Herkese yeniden merhaba, son yazımdan bu yana üç kez daha istifa ettim. Tam bir tutunamama örneğiyim. Her şey iyi gittiği için istifa etmedim. Hak hukuk meselesi. Adaletsizlik her yerde, #şiirsokakta gibi. Canım ülkemin kaldırım taşlarında bile adaletsizlik var.
İş bulmakla ilgili bir sıkınm yok. Benim olayım uyum sağlayamamak. Çalışma arkadaşları çok önemli gerçekten. Ben bütün şansımı ilk ve sanırım dördüncü işimde kullandım. Çalıştığım yerler gözönüne alındığında (kitabevleri) insan işini hallettiğinde ve yoğunluk olmadığında kitap, film, müzik, oyun, yönetmen, mizah vb. şeyler konuşmak istiyor. İşte son girdiğim üç yerde bunları bulamadım, bu yüzden dayanamadım. İzleyemediğim türk dizilerini, saçma müzikleri, survivor'ı, hiç bilmediğim ve merak etmediğim şeyleri konuşuyorlardı. Aynı dili konuşuyoruz, anlayabiliyorum fakat anlaşılmıyorum işte bu noktada işkence başlıyor sevdiğim işim eziyete dönüşüyor. Anlayacağınız uyum sağlayamadım ve de kendi isteğimle istifalar gerçekleştirdim. İş seçmiyorum, çalışma arkadaşı seçiyorum. Önümüzdeki çalışma arkadaşlarına bakacağız.
Diğer bi sorun ise patronlar. Patronun büyüğü küçüğü olmaz. Mahalledeki işletme sahiplerinden büyük holding patronlarına kadar hepsi aynı. Tamamen sömürü üzerine kurulu düzen. En çok sömürülenler sermayesi emeği olanlar. Zincirin son halkaları biz işçiler. Özellikle de özel sektörde hizmet alanında çalışanlar. Örgütlenme yok, yazık bu ülkenin işçilerine. Küçük patronla büyük patron arasındaki fark ise devlet ile ilişkileri. Küçük patronlar vergi öderken big bosslara çeşitli ayrıcalıklar sunulur. Bir hayalim var, Türkiye için. Umarım komünizm yaşarız. Neden bir Stalin, bir Enver Hoca yönetmesin. Yıllardır sağcı faşistler tarafından yönetiliyoruz, ne değişti? Neyse sert söylemlerim beni bağlar. Siz düşünüp kendinizi yormayın. Bu gerçekleşmeyecek bir durum.
Gelelim yaşadığım sorunlara son çalıştığım yeri baz alarak yazıyorum 09:00 - 18:00 ve 11:00 - 20:00 olmak üzere iki vardiya var. İşe girmeden önce fazla mesai yapmadıklarını, asgari ücret ve yemek verdiklerini yemek parasının 3100Tl olduğunu söylemişlerdi. Bu şartları bilerek kabul ettim. Fazla mesai yapmadıkları için haftada 45 saat çalışılacak bunu da 6 güne yayarsak günlük mesai 7,5 saat 1 saat yemek molası ve yarım saat ise mola şeklinde oluyor. Zaten daha önce çalıştığı yerlerde de böyleydi. Çalışmaya başladığımda ise olan hemen 20dk yarım saatte yemek işini halledip diğer molaları kulanmamak. Diğer çalışanlar artık aile ortamından mı işsiz kalma korkusundan mı bilmiyorum bu şekilde çalışmayı kabul etmişler. Ben tabi ikinci gün sahibiyle konuştum. Bir süre denedim ama nihayetinde fazla çalışıyordum ve kendimi mutsuz etmek istemedim. Saygılarımla bitirdiğim istifamı yazdım, depodan sırt çantamı aldım ve arkama bile bakmadan olay yerinden uzaklaştım ve soluğu Dune - Part 2'de aldım. Kendinize iyi bakın, HOŞÇAKALINN!
Elbet kafana göre çalışma arkadaşlarına bulacaksın. Devam.
YanıtlaSilKesinlikle, asla pes etmek yok. Teşekkür ederim.
SilMesai arkadaşlarım bana bulaşmasınlar, sataşmasınlar da ne konuşurlarsa konuşsunlar.
YanıtlaSilO da bir seçim fakat benim tercih ettiğim bir seçenek değil. Teşekkür ederim.
SilMerhabalar.
YanıtlaSil"Türkiye için. Umarım komünizm yaşarız. Neden bir Stalin, bir Enver Hoca yönetmesin. Yıllardır sağcı faşistler tarafından yönetiliyoruz, ne değişti?"
Aslında denenseydi iyi olur muydu, diye düşünmeden edemiyorum. "Bir musibet, bin nasihatten evladır" diye bir atasözümüz var. Bir başka ülkeler yaşadı da ne oldu? Başarılı olunmadı ki, onlar da vazgeçtiler. Olsun, bizde atasözümüz gibi bizzat yaşayarak görseydik de ondan sonra biz de tekrar eskiye döneydik. Belki bizde başarılı olabilirdi. Memnun kalınca devam ederdik, memnun kalmayınca da terk ederdik. "Amerika'yı yeniden keşfetmek" ayrı, bu iş ayrı öyle değil mi?
Selam ve saygılarımla.
Merhaba, yorumunuz için teşekkür ederim.
SilKesinlikle "Amerika'yı yeniden keşfetmek" ayrı iş.