Her şeyden biraz, klişesel kişisel blog!

14 Nisan 2024 Pazar

Aylaklık Günü

 Bugün kafamı rahatlatmak için bir tarafımdan gün uydurup "aylaklık günü" ilan ettim. 

 Sabah erken evden çıktım. Otobüse bindim, sahili görür görmez indim.  Yürüdüm durmadan deniz kenarından, yürüdüm durmadan soğuk sıcak aldırmadan, yürüdüm durmadan insanların arasından... Yazarken Moğollar'ın şarkısı olan "Yürüdük Durmadan" aklıma geldi. Ne güzel şarkıdır, sözlerini Turgut Berkes yazmıştı.  Kara Kutu albümünü dinlemediyseniz mutlaka dinleyin. 


Aylaklık günü demişken gerçekten de öyle bir gün varmış. 19 Haziran Aylak aylak dolaşma günü. 70'lerin sonlarında Michigan, Mackinac Island'da bulunan Grand Hotel'de W. T. Rabe tarafından yaratıldı. Yükselen doğa koşusu grafiğine tepki olarak Aylaklık Günü'nü icat etti. İnsanları hayatlarının hızını yavaşlatmaya ve gevşemeye teşvik etti. 

Çevremizdeki dünya hızlı bir tempoda ilerliyor ve bizler yavaş yavaş gülüşlerimizi kaybediyoruz, çiçeklerin kokusunu unutuyoruz. Yürüyüşümüz bile hızlı hızlı oluyor, sürekli bir yerlere yetişmeye çalışırken bunu neden yaptığımızı unutuyoruz. Acele etmeden, hızlanmadan,  yavaş ve rahat şekilde yürüyeceğiz. 

Aylaklık günü, etrafımızdaki güzel dünyayı,bize sunduğu onlarca şeye sahipken, derin bir nefes alıp, etrafımızdaki güzellikleri farketme ve güzelliklere yaklaşma zamanıdır. 

Aylaklık günü nasıl kutlanır? 

Parkta yürüyüş yapmak için işten biraz erken çıkın(bu ülkemiz için geçerli değil!). 

Kitabınızı ve kahvenizi alın, gölgesine sığınabileceğiniz bir ağaç altında kitabınızı okuyun. Kahvenizi içmeyi unutmayın. 

Bunları yapmak istemiyor musunuz? Aylaklık günü günlük yaşamdan uzaklaşmak ve rahatlamak için bir yol bulmak ile ilgilidir. İster bir kadeh şarap doldurup film izleyin, ister biranızı açıp video oyunu oynayın.  Bu gün sevdiğiniz şeyleri yapmanız için var, eğlenmeyi unutmayın. 

Ben tabii ki yürüdüm, 16km yürümüşüm yaklaşık 5 saatte. Birkaç müzik dinledim. Zincir olmayan bir kahve dükkanından, kahve aldım. Biraz denizi taşladım. İnsanları izledim, düşüncelere daldım. Havanın nasıl değiştiğini hissettim, sıcak yerini rüzgara bırakmasını hissettim. Çarşaf gibi denizin gelgitlerin şiddetlenmesiyle köpürmesine şahit oldum. Bu yürümenin doğasında olan bir durum. Doğanın içinde doğayı hissedebiliriz. Çiçeklerin kokusunu, börtü böcekleri, kuşların sesini, denizin suskunluğunu ve dalgaların sesini. Duvarların arasında, araçların içinde bütün bunlar ne kadar mümkün olabilir? 

8 Nisan 2024 Pazartesi

Yapay zeka ile müzik yaptım.

 Merhaba gençler ve genç kalanlar! İçimde sahneye çıkan bir Cem Karaca enerjisi var. Bu saatte dinlediğim için olabilir.  YouTube otomatik oynat ile Cem babaya kadar geldik.

 Bir süredir yazamadım. Seçim öncesiydi sonrasıydı derken dişimin yarattığı problemden yüzünden hekimin verdiği yetkiyle antibiyotik ve ağrı kesiciler ile dayanmaya çalışıyorum. Aslında seçim sonrası seçim ve sonucuyla ilgili yazdım ama taslaklarda kalmasını tercih ettim. Okunmasam bile her kesimin linçleyebileceği bir yazı. 2 Muhtarlık kazanarak çok büyük bir başarıya imza atan Perinçek ve taifesinden bile linç yiyebilirim. CHP ve AKP'yi saymıyorum.

Bu ne seçim yazısı ne de Cem babayla ilgili fakat içinde müzik var. Konumuz yapay zeka

Yapay zeka kullanarak iki şarkı besteledim. Nasıl yapıldığına ve neleri kullandığıma bu yazıda girmeyeceğim. İlk şarkıda sözleri başka bir yapay zekaya yazdırdım. İkinci şarkıdaysa Hayyam'ın dörtlüklerinden kullandım. Her iki şarkıda da türü rock olarak seçtim. Hayyam'ın dörtlüklerini biraz uzun tuttuğum için son dörtlüğün 3. dizesine başlarken sonlanıyor. Bazı gruplardan daha başarılı bile olabilir. Keyifli dinlemeler. (:

Birinci şarkı kıyamet ve umut temalı ve türü metal


İkinci şarkı Hayyam'ın dörtlüklerinden ve türü rock


 Yazıyı daha fazla uzatmayacağım. Yapay zeka hakkında ne düşünüyorsunuz? Yapay zeka sanat yapabilir mi? Ne olacak bu insanların hali? Kafamda çok fazla soru var.  HOŞÇAKALINN!
 

28 Mart 2024 Perşembe

Karar verilmiştir! - ""MEB'in Çocuklara okullarda bir öğün ücretsiz yemek sağlama yükümlülüğünü bulunmadığına"

 Merhaba, hadi biraz güncel konuşalım. Derdimiz çoktur hangisine yanalım modundayız. Hazırsanız başlıyorum. Konumuz çocuklara okullar 1 öğün ücretsiz yemek verilmesi.

 Çocuklara okullarda 1 öğün ücretsiz yemek verilmesi için mücadele eden Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği'nin MEB'e açtığı davada "Devletin çocuklara ücretsiz yemek sağlama gibi bir yükümlülüğü bulunmadığına" karar verdi. Bu karar yasayı hiçe sayan bir karar ama kim takıyor ki yasaları. Davanın avukatları istinaf için hazırlıklara başlamış. Mücadeleye devam!

 TÜİK verileri bile (hiç birimiz inanmıyoruz) Türkiye çocuk araştırmasına göre 2022'de çocukların %57'si her gün peynir ve yoğurt tüketebilirken, her gün meyve tüketebilen çocukların oranı ise %50. Her gün sebze tüketebilen çocukların oranı %33 iken et tüketimi sadece %12. Bu 2022 verisi şu an durumumuz daha endişe verici bir haldedir.

Geçen yıl mecliste gündeme gelmişti.


 Okullarda bir öğün ücretsiz yemek için kaynak bulunamamıştır. O kaynaklar başka yerlere sermayeye, patronlara, tarikatlara itinayla aktarılır.Bunları biliyoruz.

 *2024 yılında sermayenin ödemesi gereken 2 trilyon liraya yakın vergi iktidar tarafından tahsil edilmeyecek. Bu tutarın yüzde 0.48’i ile 20 milyon öğrenciye 9 ay boyunca günde 2 öğün ücretsiz yemek sağlanabilirdi.

 *Diyanet bütçesini de konuşmak gerekli geçen seneye göre %151'lik artışla 91,8 Milyar TL'ye ulaştı

 *Fabrika'da çalışan işçiler usta öğretici gösterildi.(Bu benim başıma geldi. Yayınevi ismi veremeyeceğim çalışırken sözleşme imzalamıştım. Daha çok bilim-kurgu ve fantastik kitaplar basan bir yayınevine ait bir kitabevinde çalışırken usta öğretici gösterildim. Emek sömürüsü her yerde, aynı kitabevinde çalıştığım arkadaşlarla konuştuğumda şartların daha da kötüleştiğini belirttiler.) MESEM kapsamında iş öğrettildiği iddiasıyla patronlara işsizlik sigortası fonundan usta öğretici başına asgari ücretin yarısı kadar para verildi, toplam aktarılacak kaynak çocuklara bir öğün yemek sağlayacak 70 milyar TL'ye ulaştı.

 Daha böyle çok örnek var. Yazarken daha fazla küfretmek istemiyorum. Her şey siyasi. Siyasi ortamın çürümüşlüğü yüzünden bu haldeyiz. Otuzumu geçtim. Hep aynı siyasi figürler. Milletvekilliği mayasında yavşaklık olan bir meslek. Üstelik bir dönem yapıp emekli olabilirken dönemlerdir mecliste koltuk işgal eden karaktersizler var. Öz saygılarını yitirmiş insanlar bunlar. Halka hizmet diye gelip halkı hezimetlere mahkum eden bir avuç seçilmiş kişi. Bir avuç seçilmiş kişinin oyuncağı milyonlar..

Kendinize iyi bakın, HOŞÇAKALINN!


21 Mart 2024 Perşembe

Suya Anlat

 Küçük bir çocukken anneannem, annem ya da teyzem kötü bir rüya gördüğünde suya anlat derdi, akan suya. Eskilerden gelen bir adet işte.(belki de atalarım pagandı) Ben blog işlerini biraz öyle görüyorum.

 Derdim olduğunda, kendimi kötü hissettiğimde soluğu sahilde alıyorum. Ya uzun yürüyüşler yapıyorum ya da oturduğum yerden kımıldamadan dalgaları izleyip, iç sesimle konuşuyorum. Bir orta yol yok yani her şeyin uçlarda olması gerekiyor.

 Burada "su" bir sembol, negatif enerjiyi nötrlediğni varsayarsak, anlatma eylemiyle negatif düşüncelerin katalize olup akıp gitmesini hayal etmek kötü bir yaklaşım olmayabilir. Bilimsel bir dayanağı olduğunu kesinlikle düşünmüyorum. Belki de vardır, ben bilmiyorumdur. Yine de  denizi izlemek, sahilde yürümek beni rahatlatıyor. Derdi olan insana anlatmaz zaten.

 Emin olmamakla birlikte(Doğru bilgi konusunda internete güvenmiyorum, biliyorsunuz fazla bilgi kirliği var) kirli bilgi değilse Aşık Veysel'in şöyle bir sözü varmış. "Derdin varsa git denize anlat. kedilere, bulutlara anlat. Pencere pervazında çiçeklere anlat. insana dert anlatılır mı hiç?"

 Ben de soruyorum, "İnsana dert anlatılır mı?" 

  



Gözden Kaçanlar - Biraz Müzik

 Hadi biraz müzik konuşalım. Spotify, Youtube music ya da diğer uygulamalar. Öneriler ve keşifler yine de gözden kaçanlar oluyor. Gözden kaçanların, populer isimlerin arasında belki de daha iyi olmalarına rağmen gözükmeyenlerin listesi. 

 Bu listeyi son çıkan albümlere daha doğrusu teklilere göre yaptım. Bu ay içinde çıkmış şarkılardan oluşuyor.

 1. Yasak Helva

 Yasak Helva, birbirinden farklı müzikal geçmişlere (funk, caz, arabesk, death metal, grunge) sahip 3 müzisyen tarafından kurulmuş. Grup, müziklerini "elektrik folk" olarak adlandıyor. Yasak Helva, müziklerini Anadolu, Balkanlar, Orta Doğu vb... üzerine inşa ederken cümbüş, çağlama, bas ve davul kullanıyor... Ayrıca performans sırasında rock ve caz klasiklerinden küçük dokunuşları müziğe ayrı bir güzellik katıyor.

 En sevdiğim gruplardan biridir. Yaptıkları müziği çok seviyorum. Sevgiyle tavsiye ederim.

3 Hafta önce çıkan teklisi "İmansız"

Spotify - Youtube 

 2.Açık Seçik Aşk Bandosu

 Mayıs 2014'te Barış Yerli önderliğinde bir müzik projesi olarak doğmuş olan Açık Seçik Aşk Bandosu, aşkın hallerini anlatan içeriklerle ve yoğun üflemeli sazların bulunduğu müziklerle harmanlandığı için bu ismi almış ve o günden bugüne değin sayısız şarkı ile video izleme platformları üzerinden dinleyicilerle buluşmuştu.

 Çok sevdiğim bir başka gruba geldik. Herkese hitap ettiğini söyleyemem. Önyargılı olmayın  şans verin.

2 Hafta önce yayınlanan teklisi "Yeniden Ölüm"


 3. Palmiyeler

 Palmiyeler, dinlendirici melodiler, sinematik manzaralar ve harika ritimler anlamına gelir! Neo-psych gruplarının çoğunluğundan farklı olarak Palmiyeler, kategorize etmeyi zorlaştıracak kadar tanıdık ve aynı zamanda çok orijinal, farklı bir tarzın sahibidir.

 Tarif etmem zor, çok iyi şarkıları var. Palmiyler'i severiz! Dinleyiverin.

3 Hafta önce çıkan teklisi "Sadece Sen"

Spotify - Youtube

Müzikle kalın, HOŞÇAKALINN!

18 Mart 2024 Pazartesi

Nietzsche der ki - Bir chatGPT kurgusu

Yapay zeka teknolojilerini deniyorum. Genelde Stable-diffusion metinden resimler üretmeye çalışıyorum. ChatGPT'yi daha önce denemiştim, tekrar bir bakmak istedim. Ai teknolojilerine olumlu bakıyorum. 

Açılımı yapay zeka olan Ai, insan zekasını tatlit eden topladığı bilgilere dayanarak kendini yineleyerek geliştirebilen teknolojidir. Günümüzün dünyasında ve yakın gelecekte ai teknolojileri ve yapay zeka okur yazarlığının önemi daha da artacaktır.

ChatGPT'den Nietzsche'nin görüşlerini Neruda şiirlerindeki meteforlar biçiminde "Nieszsche der ki" diye başlayan 2-3 cümlelik 30 tane uydurma alıntı kurgulamasını istedim. Sonuçları aşağıda paylaşıyorum. Bu sözler kesinlikle Nietzsche'ye ait değildir. Ödevlerde kullanılmaması tavsiye olunur. Resmi de craiyon.ai üzerinden elde ettim. 

 1. Nietzsche der ki: "Bir kuşun kanatları gibi, insan da özgürlüğünün sınırlarını sadece uçarak keşfedebilir."  

2. Nietzsche der ki: "Gökyüzündeki bulutlar gibi, insan da hayal gücünün sınırlarını sonsuzluğa kadar genişletebilir."

3. Nietzsche der ki: "Bir nehir gibi, insan da kendi içindeki derinlikleri keşfederek akabilir."  

4. Nietzsche der ki: "Bir ormanın sessizliği gibi, insan da kendi iç huzurunu bulabilir."

5. Nietzsche der ki: "Bir geminin rotası gibi, insan da kendi değerlerine sadık kalarak yol almalıdır."

6. Nietzsche der ki: "Bir ateşin coşkusu gibi, insan da tutkularının ateşiyle yanmalıdır."

7. Nietzsche der ki: "Bir dağın zirvesi gibi, insan da kendi potansiyelinin doruklarına ulaşabilir."

8. Nietzsche der ki: "Bir yıldızın parıltısı gibi, insan da karanlıkta bile ışık olabilir."

9. Nietzsche der ki: "Bir çiçeğin tomurcuğu gibi, insan da sürekli bir dönüşüm içinde olmalıdır."

10. Nietzsche der ki: "Bir okyanusun derinlikleri gibi, insan da bilinmezliğin sırlarını çözmeye çalışmalıdır."

11. Nietzsche der ki: "Bir kurtun özgürlüğü gibi, insan da kendi kurallarını belirlemelidir."

12. Nietzsche der ki: "Bir gökkuşağının renkleri gibi, insan da çeşitliliğin güzelliğini kutlamalıdır."

13. Nietzsche der ki: "Bir volkanın patlaması gibi, insan da içindeki tutkuları kontrol altına almalıdır."

14. Nietzsche der ki: "Bir yelkenlinin rüzgarı gibi, insan da hayatın akışına kendini bırakmalıdır."

15. Nietzsche der ki: "Bir ağacın kökleri gibi, insan da kökenlerine bağlı kalmalıdır."

16. Nietzsche der ki: "Bir şairin dizeleri gibi, insan da duygularını ifade etmelidir."

17. Nietzsche der ki: "Bir dansçının ritmi gibi, insan da yaşamına harmoni katmalıdır."

18. Nietzsche der ki: "Bir meşalenin aydınlığı gibi, insan da karanlığı aydınlatmalıdır."

19. Nietzsche der ki: "Bir savaşçının cesareti gibi, insan da kendi idealleri için mücadele etmelidir."

20. Nietzsche der ki: "Bir denizaltının derinliklerindeki sessizlik gibi, insan da iç huzurunu bulmalıdır."

21. Nietzsche der ki: "Bir kelebeğin özgürlüğü gibi, insan da değişimin gücünü hissetmelidir."

22. Nietzsche der ki: "Bir rüzgarın esintisi gibi, insan da özgürlüğünü hissetmelidir."

23. Nietzsche der ki: "Bir sanat eserinin anlamı gibi, insan da kendi varoluşunun anlamını aramalıdır."

24. Nietzsche der ki: "Bir denizin dalgaları gibi, insan da hayatın dalgalanmalarına katlanmalıdır."

25. Nietzsche der ki: "Bir dağın zirvesindeki manzara gibi, insan da kendi yüksekliklerini görmelidir."

26. Nietzsche der ki: "Bir ateşin sıcaklığı gibi, insan da tutkularının etkisi altında kalmamalıdır."

27. Nietzsche der ki: "Bir yolculuğun heyecanı gibi, insan da keşfetmenin zevkini yaşamalıdır."

28. Nietzsche der ki: "Bir nehri takip eden yoldaş gibi, insan da kendi içsel yolculuğunda rehberini bulmalıdır."

29. Nietzsche der ki: "Bir yıldızın ışığı gibi, insan da karanlıkta parlamalıdır."

30. Nietzsche der ki: "Bir çiçeğin büyümesi gibi, insan da sürekli gelişmelidir."


17 Mart 2024 Pazar

Kendimle dertleşme 7

 Herkese yeniden merhaba, son yazımdan bu yana üç kez daha istifa ettim. Tam bir tutunamama örneğiyim. Her şey iyi gittiği için istifa etmedim. Hak hukuk meselesi. Adaletsizlik her yerde, #şiirsokakta gibi. Canım ülkemin kaldırım taşlarında bile adaletsizlik var.

 İş bulmakla ilgili bir sıkınm yok. Benim olayım uyum sağlayamamak. Çalışma arkadaşları çok önemli gerçekten. Ben bütün şansımı ilk ve sanırım dördüncü işimde kullandım. Çalıştığım yerler gözönüne alındığında (kitabevleri) insan işini hallettiğinde ve yoğunluk olmadığında kitap, film, müzik, oyun, yönetmen, mizah vb. şeyler konuşmak istiyor. İşte son girdiğim üç yerde bunları bulamadım, bu yüzden dayanamadım. İzleyemediğim türk dizilerini, saçma müzikleri, survivor'ı, hiç bilmediğim ve merak etmediğim şeyleri konuşuyorlardı. Aynı dili konuşuyoruz, anlayabiliyorum fakat anlaşılmıyorum işte bu noktada işkence başlıyor sevdiğim işim eziyete dönüşüyor. Anlayacağınız uyum sağlayamadım ve de kendi isteğimle istifalar gerçekleştirdim. İş seçmiyorum, çalışma arkadaşı seçiyorum. Önümüzdeki çalışma arkadaşlarına bakacağız.

 Diğer bi sorun ise patronlar. Patronun büyüğü küçüğü olmaz. Mahalledeki işletme sahiplerinden büyük holding patronlarına kadar hepsi aynı. Tamamen sömürü üzerine kurulu düzen. En çok sömürülenler sermayesi emeği olanlar. Zincirin son halkaları biz işçiler. Özellikle de özel sektörde hizmet alanında çalışanlar. Örgütlenme yok, yazık bu ülkenin işçilerine. Küçük patronla büyük patron arasındaki fark ise devlet ile ilişkileri. Küçük patronlar vergi öderken big bosslara çeşitli ayrıcalıklar sunulur.  Bir hayalim var, Türkiye için. Umarım komünizm yaşarız. Neden bir Stalin, bir Enver Hoca yönetmesin. Yıllardır sağcı faşistler tarafından yönetiliyoruz, ne değişti? Neyse sert söylemlerim beni bağlar. Siz düşünüp kendinizi yormayın. Bu gerçekleşmeyecek bir durum. 

Gelelim yaşadığım sorunlara son çalıştığım yeri baz alarak yazıyorum 09:00 - 18:00 ve 11:00 - 20:00 olmak üzere iki vardiya var. İşe girmeden önce fazla mesai yapmadıklarını, asgari ücret ve yemek verdiklerini yemek parasının 3100Tl olduğunu söylemişlerdi. Bu şartları bilerek kabul ettim. Fazla mesai yapmadıkları için haftada 45 saat çalışılacak bunu da 6 güne yayarsak günlük mesai 7,5 saat 1 saat yemek molası ve yarım saat ise mola şeklinde oluyor. Zaten daha önce çalıştığı yerlerde de böyleydi. Çalışmaya başladığımda ise olan hemen 20dk yarım saatte yemek işini halledip diğer molaları kulanmamak. Diğer çalışanlar artık aile ortamından mı işsiz kalma korkusundan mı bilmiyorum bu şekilde çalışmayı kabul etmişler. Ben tabi ikinci gün sahibiyle konuştum. Bir süre denedim ama nihayetinde fazla çalışıyordum ve kendimi mutsuz etmek istemedim. Saygılarımla bitirdiğim istifamı yazdım, depodan sırt çantamı aldım ve arkama bile bakmadan olay yerinden uzaklaştım ve soluğu Dune - Part  2'de aldım. Kendinize iyi bakın, HOŞÇAKALINN!