Kendimle dertleşme 3

 Korkularım var, her şey boka sarmaya başlamış gibi hissediyorum. Dinlediğim müzikten keyif alamıyorum. En son ne zaman bir kitabı bitirdim bilmiyorum ya da otuz, otuz-beş sayfa okuyabildiğimi hatırlamıyorum bile. Film izliyorum ama bir şey anlamıyorum, ekran karşısında zaman akıyor sadece.Dante gibi ortasında olmasam da ömrün, bugüne nasıl geldiğimi bile anlamadım. Zaman denen kavramın bu kadar çabuk geçebileceğini eğer ki bilseydim; çocukken büyümeyi düşlemezdim. Kırmızı, kapıları açılabilen, metal tospağam ile oynamaya devam etmek isterdim, etrafımda ve dünyada olup bitenlere aldırmadan yaşamak.

Hayat denen olgu etrafımda olup bitenlere aldırmadan ilgi alanlarıma zaman ayırmama izin vermiyor. Çalışmak zorundayız ve oldukça istikrarsız bir iş hayatım var. Bu yazıyı işinden bunalmış biri olarak yazıyorum. Asgari ücret verip, maksimum iş beklemek nasıl bir kendini bilmezliktir? (Aklı başında bir çalışan için denklem basittir ya da ben aptalım yanlış denklemler kuruyorum Asgari ücret = Asgari iş gibi.) İş hayatının samimiyetsizliğiyle karşılaştıktan sonra istikrar mı kalır? Her iş değiştirişimde bir önceki yeri aradım. Gelen gideni aratır derler ya girdiğim işler, istifa edip çıktığım işleri arattı. Çalıştığım yerlerde ortak olan tek şey emek sömürüsü değildi, sadece kurum ya da işletme sahiplerinin açgözlülüğü, çalışanların bayağılığı ve vasatlığıydı.

Saçma iş hayatının üstüne ailede ölüm, hastalık gibi şeyler yaşayınca, iş hayatına başka gözle bakmaya karar verdim. Çok takmıyorum, söylenenleri duyuyorum ama üzerime alınmıyorum. Bir kulağımdan girip diğerinden çıkıyor beynimi saçmalıklarla meşgul etmiyorum. Bir süredir ne derlerse 'siz bilirsiniz ve tamam'  diyerek sorgulamadan yapıyorum amacım mesaimi bitirip eve dönmek.

Hiçbir beklentiye girmemeyi, hayal kurmamayı burnumu sürte sürte öğreten hayata sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

0 comentários:

Yorum Gönder