Kendimle dertleşme

 Blog açtım ve yazmadım, bu benim ve merhaba. "Merhaba" kelimesi anahtarımdır. Merhaba, bu şans bana ait ve beni şanssızlığımdan tanırlar. Şanssızlığımla merhaba.

Depremi yaşamasam bile mental olarak hâlâ toparlanamadım. Üstüne bir de hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam edenleri gördükçe kendime bile tahammül edemiyorum. Deprem bölgesinde arkadaşlarım vardı, aileleriyle birlikte iyi olmalarına sevincim dışında asık suratımla işime giderek insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum. Mutsuzum, üzgünüm ve çok öfkeliyim. Öfkeliyim çünkü elimden maddi destek dışında hiçbir şey gelmedi. Daha da öfkeliyim çünkü devlet denen mekanizmanın nasıl katilimiz olabildiğini bir kere daha gördüm. Derin iç cekişlerim en agır küfürlerimdir ve sürekli derin derin iç çekiyorum.

Düşünmemeye çalışıyorum ama olmuyor. Hepimiz enkaz altında kalabiliriz, potansiyelimiz var. Depremler olacak bu engellenemez. Bununla yaşamayı öğrenmek yerine, öğrenmiş gibi yapmanın acısını yaşıyoruz. Evet çok büyük iki deprem oldu. Ama denetimsizliğin, aç gözlülüğün, imar aflarının, rantsal dönüşümün payını unutmamak lazım. 

İzmir'de yaşamama, onlarca deprem geçirmiş olmama rağmen depremin ciddiye alınmadığını görüyorum. Nereden mi görüyorum? 6.6 ya da 7.1 depremden sonra normale dönüş hızımızdan görüyorum. Bizzat kendi dairemizin bulunduğu apartmanın depremden sonra yapılan hasar tespit çalışmasından sonra önce ağır hasarlı raporu verilmesinden sonra bu raporun orta hasarlıya çekilmesinden biliyorum. Yan apartmanı aynı şekilde orta hasarlıdan hafif hasarlıya çevirdiklerini biliyorum. Üstelik hiçbir iyileştirme çalışması,  güçlendirme yapılmadan oldu bütün bunlar. Bu binalarda oturmaya devam ediyorlar, çünkü mecburiyet. Yurttaş olmayı derhal öğrenmeliyiz, böyle gitmez.

Peki ne olacak, hasarlı evlerimizde ya da eski ve yahut malzemelerinden çalınmış binalarda ölümümü bekleyeceğiz.  Bir enkazla İstanbul ya da İzmir'de mi karşılaşacağız. Kader planı deyip işin içinden sıyrılanlar, deprem vergilerini kendilerine yol yapanlar, kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme çevirenler, müşteri garantili havaalanları, hastaneler yapanlar ve bunu bile düzgün yapamayanlara hesaplaşılacak, hepsiyle hesaplaşılacak. Öyle ortak canlı yayında yüzbinlerce lira bağışlayıp vergiden muaf edilmek ya da aklanmak  gibi bir şey olabilir mi? Devlet vergiyi işçisinden, öğrencisinden hatta utanmazsa depremzedesinden mi alacak?

Sorularla ve öfkemle içimden geçenleri bugünlük sonladırıyorum. bedenimizin ve umutlarımızın enkaz altında kalmadığı bir geleceğe.

Bir de İZBAN sık sık arızalanmasa İzmir'de yaşamak güzel olacak.

0 comentários:

Yorum Gönder